Umut
Yeni Üye
Endüljans: Bir Kez Kendini Bırakmak
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle çok özel bir hikâye paylaşmak istiyorum. Gerçekten de bu hikâye, bazen ne kadar yorulduğumuzu ve hayatın içinde kaybolmuşken kendimizi bir şekilde affetmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu anlamamıza yardımcı olabilir. Endüljans kelimesini belki de daha önce duydunuz, belki de hiç duymadınız. Ama hayatın bir noktasında, hepimiz bu kelimenin ne anlama geldiğini bir şekilde deneyimlemişizdir. Bu yazımda, endüljansın sadece bir kelime değil, aynı zamanda bir hissiyat olduğunu keşfedeceğiz.
Haydi, gelin şimdi bunu daha derinlemesine anlamak için bir hikâyeye dalalım. Bu hikâye belki de sizden birini anlatıyor, belki de hiç duymadığınız birinin hayatından bir kesit. Ama sonunda, belki de hepimizin bir şekilde dokunduğu bir yer olacak.
Bir Karar: Gerçekten İhtiyacımız Olan Ne?
Ali, uzun zamandır sıkı bir şekilde çalışıyordu. Her sabah erkenden uyanıyor, bir dizi iş hedefiyle güne başlıyor, gün boyunca da bu hedeflere ulaşmak için hiç durmaksızın koşturuyordu. Hayatındaki her şeyin bir planı vardı, her şeyin bir hedefi vardı. Her adımını düşünerek atıyor, her hareketini ölçüp tartıyordu. Ne var ki, bir süre sonra bu sistemli yaşam ona yük olmaya başladı. İçinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Ama ne olduğunu anlayamıyordu.
Bir akşam, Ali işte son bir e-posta gönderdikten sonra eve gitti. Eve gittiğinde, eşinin onu beklediğini fark etti. Hanımının gülümseyen yüzü, ona derin bir huzur veriyordu. Ama bu huzur da geçiciydi. Ali her zaman bir şeyler peşindeydi; işler, projeler, hedefler. Bu gece de onun aklında vardı. Ancak hanımı Sibel, bir anda konuşmaya başladı:
“Sana bir şey sormak istiyorum,” dedi Sibel. “Neden bu kadar çok çalışıyorsun? Hangi hedefi yakalamaya çalışıyorsun? Bir dakika bile kendine zaman ayırmıyorsun. Yorgun görünüyorsun, Ali. Hani ya biraz endüljans yapsaydın, ya da sadece rahatlamayı tercih etseydin?”
Ali önce şaşırdı. Endüljans… Bu kelime ona yabancıydı. “Endüljans ne demek?” diye sordu.
Sibel biraz düşündü, sonra gülümsedi. “Endüljans, aslında bir tür kendini affetme, bir tür huzur bulma, bir tür kendine izin verme anlamına gelir. Yani ne bileyim, belki de bir akşam sadece kalıp film izleyip, hiç düşünmeden vakit geçirebilirsin. Her zaman işleri öncelikli kılma, bazen de hayatı sadece olduğu gibi kabul et. Zihnini dinlendir.”
Ali, Sibel’in söylediklerini düşündü. Endüljans kelimesi, ona çok yabancıydı. Ama bir yandan da içinde bir boşluk, bir eksiklik hissetmeye başlamıştı. Ne kadar çok çalışırsa çalışsın, hep bir şeyler eksik gibiydi.
Farklı Bakış Açıları: Erkek ve Kadın Yaklaşımı
Ali’nin durumu, erkeklerin endüljansa genellikle nasıl baktığını gösteriyor aslında. Erkekler çoğunlukla pratik ve çözüm odaklıdır. Her şeyin bir amacı, bir hedefi olmalıdır. Endüljans, çoğu zaman bir lüks olarak görülür. Yapılması gereken işler, çözülmesi gereken problemler her zaman bir adım öndedir. Bu yüzden Ali de, hayatındaki her şeyin bir plan ve düzene dayalı olması gerektiğini düşünüyordu. Yalnızca başarı, yalnızca sonuç önemliydi. Kendini dinlendirmek, rahatlamak, belki de bir an için kaybolmak ona göre zaman kaybıydı.
Ama Sibel’in bakış açısı çok farklıydı. Kadınlar genellikle empatik, ilişkisel ve toplumsal bağları güçlü bir şekilde kuran bir bakış açısına sahiptir. Onlar, bazen rahatlamayı ve kendilerine izin vermeyi daha çok önemserler. Endüljans, onların için bir tür ruhsal arınma, kendini affetme ve yaşamın tadını çıkarma anlamına gelir. Sibel, Ali’yi endüljansa davet ederken, aslında ona yalnızca işlerin değil, yaşamın da bir parçası olan "rahatlamayı" hatırlatıyordu.
Kendini Bırakmak: Endüljansın Gerçek Anlamı
Ertesi akşam, Ali, Sibel’in önerisini dikkate alarak bir şeyler yapmaya karar verdi. O günün işlerini bitirdi, telefonunu kapattı ve kendini birkaç saatliğine tamamen bırakmaya karar verdi. Hangi filmi izlemek istediğine karar verirken bile hiçbir hedefi olmadı. Sadece neyi izlemek isterse onu seçti. Bir an önce işleri bitirip de uyumak yerine, sabaha kadar film izledi, bir pizza söyledi ve sadece anı yaşadı.
Ve o gece, Ali gerçekten dinlendi. İçinde bir rahatlama, bir huzur vardı. İşte bu, endüljansın anlamıdır: Kendini bir anlığına bırakmak, rahatlamak ve dışarıdaki dünyanın bütün gürültüsünden, hedeflerden bir adım geri çekilmek. O an, Ali sadece "var"dı, hiç bir şeyin sonu, hedefi, yarını yoktu. Bir tür ruhsal rahatlama, bir tür kendini affetme ve belki de huzur arayışıdır endüljans.
Sonuç: Kendimize Bazen İzin Vermeliyiz
Hikâyenin sonunda Ali, bir hafta sonra bu alışkanlığını düzenli hale getirdi. Her hafta kendine zaman ayırmayı, hedeflerden bir adım geri atmayı öğrenmişti. Kendini affetmek, bazen yalnızca çalışmakla değil, aynı zamanda ruhunu dinlendirmekle mümkündü. Endüljans, hayatın koşturmasında kaybolan kalbi yeniden bulmak, sadece var olmak için var olmak anlamına gelir.
Şimdi, hepinizden bir şey sormak istiyorum: Sizce endüljans, sadece bir lüks müdür yoksa yaşamın önemli bir parçası mı? Kendinize ne kadar izin veriyorsunuz? Hikâyedeki gibi bir an, size nasıl bir etki yaratır? Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle çok özel bir hikâye paylaşmak istiyorum. Gerçekten de bu hikâye, bazen ne kadar yorulduğumuzu ve hayatın içinde kaybolmuşken kendimizi bir şekilde affetmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu anlamamıza yardımcı olabilir. Endüljans kelimesini belki de daha önce duydunuz, belki de hiç duymadınız. Ama hayatın bir noktasında, hepimiz bu kelimenin ne anlama geldiğini bir şekilde deneyimlemişizdir. Bu yazımda, endüljansın sadece bir kelime değil, aynı zamanda bir hissiyat olduğunu keşfedeceğiz.
Haydi, gelin şimdi bunu daha derinlemesine anlamak için bir hikâyeye dalalım. Bu hikâye belki de sizden birini anlatıyor, belki de hiç duymadığınız birinin hayatından bir kesit. Ama sonunda, belki de hepimizin bir şekilde dokunduğu bir yer olacak.
Bir Karar: Gerçekten İhtiyacımız Olan Ne?
Ali, uzun zamandır sıkı bir şekilde çalışıyordu. Her sabah erkenden uyanıyor, bir dizi iş hedefiyle güne başlıyor, gün boyunca da bu hedeflere ulaşmak için hiç durmaksızın koşturuyordu. Hayatındaki her şeyin bir planı vardı, her şeyin bir hedefi vardı. Her adımını düşünerek atıyor, her hareketini ölçüp tartıyordu. Ne var ki, bir süre sonra bu sistemli yaşam ona yük olmaya başladı. İçinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Ama ne olduğunu anlayamıyordu.
Bir akşam, Ali işte son bir e-posta gönderdikten sonra eve gitti. Eve gittiğinde, eşinin onu beklediğini fark etti. Hanımının gülümseyen yüzü, ona derin bir huzur veriyordu. Ama bu huzur da geçiciydi. Ali her zaman bir şeyler peşindeydi; işler, projeler, hedefler. Bu gece de onun aklında vardı. Ancak hanımı Sibel, bir anda konuşmaya başladı:
“Sana bir şey sormak istiyorum,” dedi Sibel. “Neden bu kadar çok çalışıyorsun? Hangi hedefi yakalamaya çalışıyorsun? Bir dakika bile kendine zaman ayırmıyorsun. Yorgun görünüyorsun, Ali. Hani ya biraz endüljans yapsaydın, ya da sadece rahatlamayı tercih etseydin?”
Ali önce şaşırdı. Endüljans… Bu kelime ona yabancıydı. “Endüljans ne demek?” diye sordu.
Sibel biraz düşündü, sonra gülümsedi. “Endüljans, aslında bir tür kendini affetme, bir tür huzur bulma, bir tür kendine izin verme anlamına gelir. Yani ne bileyim, belki de bir akşam sadece kalıp film izleyip, hiç düşünmeden vakit geçirebilirsin. Her zaman işleri öncelikli kılma, bazen de hayatı sadece olduğu gibi kabul et. Zihnini dinlendir.”
Ali, Sibel’in söylediklerini düşündü. Endüljans kelimesi, ona çok yabancıydı. Ama bir yandan da içinde bir boşluk, bir eksiklik hissetmeye başlamıştı. Ne kadar çok çalışırsa çalışsın, hep bir şeyler eksik gibiydi.
Farklı Bakış Açıları: Erkek ve Kadın Yaklaşımı
Ali’nin durumu, erkeklerin endüljansa genellikle nasıl baktığını gösteriyor aslında. Erkekler çoğunlukla pratik ve çözüm odaklıdır. Her şeyin bir amacı, bir hedefi olmalıdır. Endüljans, çoğu zaman bir lüks olarak görülür. Yapılması gereken işler, çözülmesi gereken problemler her zaman bir adım öndedir. Bu yüzden Ali de, hayatındaki her şeyin bir plan ve düzene dayalı olması gerektiğini düşünüyordu. Yalnızca başarı, yalnızca sonuç önemliydi. Kendini dinlendirmek, rahatlamak, belki de bir an için kaybolmak ona göre zaman kaybıydı.
Ama Sibel’in bakış açısı çok farklıydı. Kadınlar genellikle empatik, ilişkisel ve toplumsal bağları güçlü bir şekilde kuran bir bakış açısına sahiptir. Onlar, bazen rahatlamayı ve kendilerine izin vermeyi daha çok önemserler. Endüljans, onların için bir tür ruhsal arınma, kendini affetme ve yaşamın tadını çıkarma anlamına gelir. Sibel, Ali’yi endüljansa davet ederken, aslında ona yalnızca işlerin değil, yaşamın da bir parçası olan "rahatlamayı" hatırlatıyordu.
Kendini Bırakmak: Endüljansın Gerçek Anlamı
Ertesi akşam, Ali, Sibel’in önerisini dikkate alarak bir şeyler yapmaya karar verdi. O günün işlerini bitirdi, telefonunu kapattı ve kendini birkaç saatliğine tamamen bırakmaya karar verdi. Hangi filmi izlemek istediğine karar verirken bile hiçbir hedefi olmadı. Sadece neyi izlemek isterse onu seçti. Bir an önce işleri bitirip de uyumak yerine, sabaha kadar film izledi, bir pizza söyledi ve sadece anı yaşadı.
Ve o gece, Ali gerçekten dinlendi. İçinde bir rahatlama, bir huzur vardı. İşte bu, endüljansın anlamıdır: Kendini bir anlığına bırakmak, rahatlamak ve dışarıdaki dünyanın bütün gürültüsünden, hedeflerden bir adım geri çekilmek. O an, Ali sadece "var"dı, hiç bir şeyin sonu, hedefi, yarını yoktu. Bir tür ruhsal rahatlama, bir tür kendini affetme ve belki de huzur arayışıdır endüljans.
Sonuç: Kendimize Bazen İzin Vermeliyiz
Hikâyenin sonunda Ali, bir hafta sonra bu alışkanlığını düzenli hale getirdi. Her hafta kendine zaman ayırmayı, hedeflerden bir adım geri atmayı öğrenmişti. Kendini affetmek, bazen yalnızca çalışmakla değil, aynı zamanda ruhunu dinlendirmekle mümkündü. Endüljans, hayatın koşturmasında kaybolan kalbi yeniden bulmak, sadece var olmak için var olmak anlamına gelir.
Şimdi, hepinizden bir şey sormak istiyorum: Sizce endüljans, sadece bir lüks müdür yoksa yaşamın önemli bir parçası mı? Kendinize ne kadar izin veriyorsunuz? Hikâyedeki gibi bir an, size nasıl bir etki yaratır? Yorumlarınızı merakla bekliyorum.