İklim krizinden etkilenen kentlerin başında İstanbul geliyor. Kentteki beton yoğunluğu nefes almayı bile zorlaştırıyor. “Kent Ekosistemi ve Sürdürülebilir Yeşil Alanlar Tasarımı” konusunda çalışmalar yürüten İBB Park, Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Lideri Prof. Dr. Yasin Çağatay ile Kanal İstanbul’un iklim krizine yaratacağı tesirleri anlattı.
Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberi
“Nadir tipleri barındıran fundalıklar tehdit altında”
“Projeyle yaklaşık üç bin hektarlık ormanın yok olacağı kestirim ediliyor” diyen Çağatay, şu biçimde devam etti:
“Ormanlar haricinde bu bölgede kalan fundalıklar da yaban ömrü için hayli büyük ehemmiyete sahip. Milletlerarası mukavelelerle korunan, az ve endemik tipleri barındıran fundalıklara sahip ülkeler, elde kalan son örnekleri korumak emeliyle katı siyasetler geliştirmiştir. Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Mukavelesi fundalıklarda insan faaliyetlerini kısıtlayan katı kararlar içerir. Türkiye’de bulunan fundalıkların en geniş örnekleri, İstanbul’un kuzey bölgelerinde yer alıyor ve ormanlar kadar değerli bir yeşil alan vasfına sahipler.”
“İstanbul’un ‘ısı adası’ daha da büyüyecek”
Çağatay, “Isı adası nedir? Kanal İstanbul’un kente bu mevzuda tesiri ne olacak?” sorusuna da şöyleki cevap verdi:
“Yapılaşmanın arttığı ve yeşil alanların azaldığı kentsel alanlar, kırsal alanlara bakılırsa daha fazla ısınırlar. Binalar, asfalt yollar, çatılar, güneş ışığını yeşil ya da mavi alanlar üzere yansıtamaz ve bünyelerinde depolar. Bu cisimler depoladıkları enerjiyi yaymaya başladığındaysa kentin sıcaklığını tesirler. Ayrıyeten yüksek katlı yapılar, hâkim rüzgârı da engelleyerek bölgesel ısınma tesirini artırır. Bunlara ek olarak ulaşım, ısınma, soğutma vb. niçinlerle artan kirleticiler de yere yakın düzeylerde bir nevi sera tesiri yaratır. Bütün bunlar birleştiğinde kent üzerinde ağır ısı barındıran bir alan oluşur. Buna da ısı adası denir.
Kanal İstanbul özelinde baktığımızda ise yapılaşmanın artması ve birlikteinde yeşil alanların azalmasıyla bir “ısı adası”nın ortaya çıkması kaçınılmaz. Isı adasıyla birlikte artan sıcaklıklar da olağan olarak ki yangın risklerini artıran bir öbür faktör olarak karşımıza çıkıyor.”
Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberi
“Nadir tipleri barındıran fundalıklar tehdit altında”
“Projeyle yaklaşık üç bin hektarlık ormanın yok olacağı kestirim ediliyor” diyen Çağatay, şu biçimde devam etti:
“Ormanlar haricinde bu bölgede kalan fundalıklar da yaban ömrü için hayli büyük ehemmiyete sahip. Milletlerarası mukavelelerle korunan, az ve endemik tipleri barındıran fundalıklara sahip ülkeler, elde kalan son örnekleri korumak emeliyle katı siyasetler geliştirmiştir. Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Mukavelesi fundalıklarda insan faaliyetlerini kısıtlayan katı kararlar içerir. Türkiye’de bulunan fundalıkların en geniş örnekleri, İstanbul’un kuzey bölgelerinde yer alıyor ve ormanlar kadar değerli bir yeşil alan vasfına sahipler.”
“İstanbul’un ‘ısı adası’ daha da büyüyecek”
Çağatay, “Isı adası nedir? Kanal İstanbul’un kente bu mevzuda tesiri ne olacak?” sorusuna da şöyleki cevap verdi:
“Yapılaşmanın arttığı ve yeşil alanların azaldığı kentsel alanlar, kırsal alanlara bakılırsa daha fazla ısınırlar. Binalar, asfalt yollar, çatılar, güneş ışığını yeşil ya da mavi alanlar üzere yansıtamaz ve bünyelerinde depolar. Bu cisimler depoladıkları enerjiyi yaymaya başladığındaysa kentin sıcaklığını tesirler. Ayrıyeten yüksek katlı yapılar, hâkim rüzgârı da engelleyerek bölgesel ısınma tesirini artırır. Bunlara ek olarak ulaşım, ısınma, soğutma vb. niçinlerle artan kirleticiler de yere yakın düzeylerde bir nevi sera tesiri yaratır. Bütün bunlar birleştiğinde kent üzerinde ağır ısı barındıran bir alan oluşur. Buna da ısı adası denir.
Kanal İstanbul özelinde baktığımızda ise yapılaşmanın artması ve birlikteinde yeşil alanların azalmasıyla bir “ısı adası”nın ortaya çıkması kaçınılmaz. Isı adasıyla birlikte artan sıcaklıklar da olağan olarak ki yangın risklerini artıran bir öbür faktör olarak karşımıza çıkıyor.”