Türkçede 70'Altı Alırsam Ne Olur ?

Sarp

Yeni Üye
Türkçede 70 Altı Alırsam Ne Olur? Eğitimin Gerçek Yüzü ve Sınıfsal Eşitsizlik

Herkese merhaba!

Bugün gerçekten cesur bir konuda tartışmak istiyorum. Türkiye’de bir öğrencinin, özellikle de üniversite öğrencisinin, sınavdan 70 altı alması ne demek? Yani, gerçekten 70 altı bir puan almak, sadece bir “başarısızlık” mı, yoksa sisteme dair daha derin ve ciddi sorunların bir yansıması mı? Hepimiz, Türk eğitim sisteminin başarı ve başarısızlık kavramlarıyla şekillendiğini biliyoruz. Ancak ben, bu sistemin biraz daha eleştirel bir açıdan, toplum üzerindeki etkileriyle konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Gelin, “70 altı alırsam ne olur?” sorusunun arkasındaki toplumsal yapıyı ve bireysel etkilerini hep birlikte sorgulayalım.

Bu yazı belki bazılarını rahatsız edebilir, çünkü eğitimdeki bu yaygın yaklaşımı eleştirmek kolay değil. Ancak bence bu tartışmayı başlatmak, gerçekten büyük bir gereklilik. Erkeklerin daha çözüm odaklı, stratejik bakış açıları ve kadınların empatik, insan odaklı bakış açılarıyla bu konuyu inceleyelim.

Sistem, Başarısızlık mı, Sınıf Ayrımcılığı mı?

İlk olarak, Türk eğitim sisteminin başarıyı nasıl tanımladığını anlamamız gerekiyor. Türkçede, 70 altı almak genellikle başarısızlık olarak görülür. Bunu hiç şüphesiz hepimiz biliyoruz, ama mesele sadece bu kadar basit mi? Erkeklerin bakış açısına göre, burada temel bir sorun var: Eğitim sistemimiz, adaletli ve eşitlikçi değil. Başarıyı ölçen sınavlar, sadece bilgiye dayalı değil, aynı zamanda öğrencinin ailesinin maddi ve kültürel durumuna da dayalı bir değer ölçütü oluşturuyor.

Örneğin, büyük şehirlerdeki özel okullardan gelen öğrenciler için 70 altı almak, belki de sadece küçük bir hata, birkaç yanlış cevap gibi bir şeyken, kırsal bölgelerdeki bir öğrenci için bu, hayatının dönüm noktalarından birine işaret ediyor olabilir. Eğitimdeki bu eşitsizlik, başarıyı ölçerken neleri göz ardı ettiğimizi gösteriyor. Yani 70 altı alırsam, sadece "başarısızlık" değil, aynı zamanda sınıfsal eşitsizliğin ve eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin de bir yansıması oluyor.

Kadınlar içinse, sistemin “başarısızlık” tanımını sorgulamak biraz daha insani bir yaklaşımı gerektiriyor. Yani, başarısızlık sadece bir puanla mı ölçülür? Ya da bir öğrencinin 70 altı alması, onun psikolojisini, duygusal durumunu, ailesine olan sorumluluklarını ve belki de eğitim hayatındaki zorlukları göz ardı mı eder? Kadınların empatik yaklaşımı burada oldukça önemli. Başarıya giden yol her zaman dümdüz değildir, bazen öğrenciler, aile içi zorluklarla, psikolojik sorunlarla veya çevresel etkilerle mücadele edebilirler.

Bir öğrencinin, yalnızca sınavdan aldığı puana göre değerlendirilmesi, bence büyük bir hata. Peki, sadece 70 altı almak, gerçekten başarısızlık anlamına gelir mi? Forumda bu konuda farklı fikirler duymak isterim.

Yüksek Beklentiler ve Toplumun Stresli Gerçekliği

Büyük bir kesim için, 70 altı almak, sadece okuldaki başarısızlıkla kalmaz, toplumsal bir etiket haline gelir. Erkeklerin daha stratejik bakış açılarıyla yaklaşabileceği bir başka mesele de, bu tür “başarısızlık”ların bireyi nasıl etkilediği. Özellikle iş dünyasında ve yüksek öğrenim alanlarında yüksek başarı beklenen bir toplumda, 70 altı almak, sadece kişisel bir hayal kırıklığı yaratmaz, aynı zamanda bireyi toplumun geri kalanından dışlayabilir.

Herkesin bir başarı hedefi var, ama bu hedefler genellikle toplumsal baskılarla şekilleniyor. Özellikle, başarılı olmanın, gelecekte iyi bir iş bulmanın ve toplumsal saygınlık kazanmanın temel bir yolu olduğu düşünülüyor. Bu durum, 70 altı alan bir öğrenciyi daha da derin bir stres içine sokar. Bu da, mental sağlık sorunlarının artmasına ve eğitimdeki adaletsizliğin daha da görünür olmasına yol açar.

Kadınların bakış açısıyla, 70 altı almak sadece bireyi değil, aynı zamanda ailesini ve yakın çevresini de etkileyebilir. Kadınlar, çoğu zaman çocuklarının eğitim başarısızlıklarını daha fazla hissederler ve duygusal anlamda bu yükü taşırlar. 70 altı almak, bazen bir annenin ya da babanın kalbinde, sürekli bir kaygıya dönüşebilir. Sadece bireysel değil, toplumsal bir yük de vardır. Sonuç olarak, 70 altı almak sadece sınavdaki bir başarısızlık değil, aynı zamanda toplumda bir yer edinme mücadelesinin, bir kimlik sorununun yansımasıdır.

Peki, 70 altı almak, sadece bireysel bir başarısızlık olarak mı görülmeli? Eğitimdeki bu yoğun baskı, öğrencilerin psikolojik durumlarına nasıl etki eder? Forumda bu soruları birlikte tartışalım, çünkü hepimiz bu sorunun farklı yönlerinden etkileniyoruz.

Eğitimde Adalet ve Geleceğe Yansımaları

Son olarak, bir öğrencinin 70 altı almasının sistemde ne gibi daha büyük sonuçlar doğurabileceğine dair bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Bu sadece bir not meselesi değil, eğitimde adaletin bir meselesi. Eğitim, sadece bilgi aktarımıyla sınırlı olmamalı, aynı zamanda öğrencilerin bireysel farklılıklarını anlayabilen, onları motive edebilen bir yapı sunmalıdır. Ancak Türkiye’deki eğitim sistemi, çoğu zaman bu çeşitliliği görmezden gelir ve aynı kalıplarda, aynı formatta herkesi ölçmeye çalışır. Bu, özellikle 70 altı alan öğrenciler için oldukça yıkıcı olabilir.

Gelecekteki toplumsal yapının şekillenmesinde, bu tür başarı tanımlarının büyük bir rolü olacaktır. Eğitimdeki bu eşitsizlik, toplumsal sınıfların daha da derinleşmesine, fırsat eşitsizliğinin artmasına yol açabilir. Eğer 70 altı almak, gerçekten başarısızlık olarak kabul ediliyorsa, bu sadece öğrencinin hayatını değil, toplumun genel yapısını da olumsuz etkiler.

Peki, eğitimdeki bu eşitsizliği nasıl çözebiliriz? 70 altı almak sadece bireysel bir başarısızlık mıdır, yoksa sistemin bize dayattığı, asıl başarısızlık anlayışıdır? Forumda bu konuda tartışmak, hepimiz için çok önemli olacaktır.

Bence eğitimde başarıyı tanımlama şeklimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Fikriniz ne?
 
Üst