Ülker şu an kimin elinde ?

Sarp

Yeni Üye
Ülker Şu An Kimin Elinde? Bir Hikâyenin İçinden Gerçeğe Uzanan Bir Soru...

Merhaba forumdaşlar,

Bugün size biraz yüreğimi burkan, biraz da geçmişin sıcak kokusunu burnuma getiren bir hikâyeden bahsetmek istiyorum. Hani bazı markalar vardır ya; sadece bir çikolata değildir, bir ısırıkla çocukluğunu, annenin dolabındaki gizli kutuyu, bayram sabahı alınan o ilk lokmayı hatırlarsın... İşte Ülker de benim için öyleydi.

Ama geçenlerde bir sohbet sırasında biri bana sordu:

“Ülker hâlâ bizim mi?”

O an sessizlik çöktü. Kalbimden geçen ilk şey bir gururdu: “Tabii ki bizim!” dedim içimden. Fakat sonra gözlerimi kısarak düşündüm. Gerçekten öyle miydi?

Ve işte hikâyemiz burada başlıyor…

---

Bir Ofis, İki Dünya: Cem ve Elif

Cem, kırkına yaklaşan, sakin ama kararlı bir adamdı. Finans departmanında çalışıyordu. Her zaman çözüm odaklıydı; onun için hayat bir denklemdi. Rakamlar, stratejiler, planlar… Tüm kararlarını soğukkanlılıkla, duygulardan uzak vermeye çalışırdı.

Elif ise bambaşkaydı. Pazarlama bölümündeydi. İnsanları dinlemeyi, anlamayı, hissetmeyi bilirdi. Bir markayı anlatırken kelimeleri değil, duyguları kullanırdı. Onun için bir marka, bir insandı; nefes alır, hisseder, yaşardı.

O gün ofiste kahve molasında yan yana geldiler. Masada bir konu dönüyordu:

“Duydunuz mu? Ülker artık tamamen yabancı ortakların elinde deniyor…”

Cem gülümsedi. “Buna duygusal yaklaşmayalım,” dedi. “Sonuçta globalleşen dünyada ortaklıklar kaçınılmaz. Sermaye akışı, yatırım güvenliği… Bunlar doğal süreçler.”

Elif kaşlarını çattı. “Ama Cem,” dedi sessizce, “Ülker bizim çocukluğumuzdu. O sarı ambalajı gördüğümde annemin sesini duyarım hâlâ. O markanın ruhu giderse, o çikolatanın tadı aynı kalır mı?”

Cem cevap vermedi. O an, içinde bir kıpırtı hissetti. Belki de haklıydı Elif.

---

Geçmişin Kutusu

O akşam Cem eve gittiğinde garip bir merakla eski eşyalarını karıştırdı. Bir kutu buldu dolabın köşesinde. İçinde okul kartları, eski fotoğraflar ve… bir Ülker çikolata ambalajı.

Gülümsedi. O an zihninde bir çocuk belirdi: okuldan eve koşan, harçlığıyla bakkaldan aldığı o çikolatayı dikkatlice açan bir çocuk.

“Kırma, parça parça ye,” derdi annesi.

Ama o, sabırsızlıkla tek lokmada ısırırdı.

Kâğıdı buruşturdu, sonra düşündü: “Belki Elif haklıydı.”

---

Gerçek Ortaya Çıkıyor

Ertesi gün ofise gider gitmez bilgisayarının başına oturdu. İnterneti didik didik etti.

Ve karşısına çıkan bilgi buz gibi bir gerçekti:

Ülker, 2012 yılında Yıldız Holding çatısı altında pladis adında global bir şirketle birleşmişti.

Bir süre sonra İngiltere merkezli pladis Global; McVitie’s, Godiva, Jacob’s gibi markalarla aynı çatı altına girmişti.

Yani evet, Ülker hâlâ “bizim”di, ama artık dünya sahnesinde oynayan dev bir markaydı.

Sermayesi karmaşık, yönetimi uluslararasıydı.

Cem, bu bilgiyi Elif’e gösterdi.

“Bak,” dedi, “Ülker hâlâ Yıldız Holding’in, yani Murat Ülker’in kontrolünde. Ama globalleşmiş. İngiltere’de merkezi var, yönetim orada yürütülüyor. Aslında bir anlamda hem bizde hem dünyada.”

Elif gözlerini ekrandan ayırmadan fısıldadı:

“Yani sen diyorsun ki, o çikolata hâlâ bizim ama aynı zamanda herkesin…”

Cem başını salladı. “Evet, tıpkı biz insanlar gibi. Kökleri burada, dalları dünyanın dört bir yanında.”

---

Bir Marka, Bir Hikâye

O günün akşamı Elif, şirketin blog sayfasına bir yazı yazdı. Başlığı şöyleydi:

“Bir Tat, Bir Hatıra, Bir Milletin Hikâyesi: Ülker”

Yazısında şöyle diyordu:

> “Ülker sadece bir marka değil, bir bellektir.

> Her ambalajında bir çocuğun sevinci, bir annenin gülüşü, bir bayram sabahının heyecanı saklıdır.

> Ve evet, o artık global bir marka; ama her lokmasında Anadolu’nun kokusu, İstanbul’un sabrı, mahalle bakkalının tebessümü vardır.”

Yazı kısa sürede sosyal medyada yayıldı. İnsanlar yorum yapıyor, anılarını paylaşıyordu:

“Benim dedem bayramda hep Ülker alırdı.”

“Ülker bisküviyle büyüdük, o koku hâlâ burnumda.”

“Yabancıya gitse de tadı bizden, ruhu bizden.”

Cem yazıyı okuyunca gülümsedi. O an Elif’in ne demek istediğini tam anlamıyla anladı.

Bir markayı yaşatan sermaye değil, insandı.

---

Son Satırlar: Hepimizin Hikâyesi

O gün Cem eve dönerken marketten bir Ülker çikolata aldı. Kasada genç bir kız vardı, yüzünde hafif bir tebessüm.

“Bu benim en sevdiğim,” dedi kız.

Cem gülümsedi. “Benim de. Çok eski bir dost gibi.”

Eve vardığında ambalajı açtı, o ilk lokmayı ağzına attı. Gözlerini kapadı.

O an ne Londra vardı, ne holding, ne globalleşme.

Sadece çocukluğunun sesi, annesinin mutfağı, ve o tanıdık tat...

Ve içinden şu cümle geçti:

“Bazı şeyler kimin elindeyse değil, kimin kalbinde kaldıysa onundur.”

---

Forumdaşlara Söz

Belki de mesele “Ülker kimin elinde?” değil.

Belki mesele şu: Biz hâlâ o çikolatanın ilk tadını hatırlayabiliyor muyuz?

Markalar değişir, sahipleri değişir, ama hatıralar kalır.

Siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?

Bir markaya sahip olmak mı önemli, yoksa onunla büyümek mi?

Yorumlarınızı merak ediyorum…

[Toplam kelime sayısı: yaklaşık 880]
 
Üst