Tilki ezan okunurken ne yapar ?

Sarp

Yeni Üye
Tilki Ezan Okunurken Ne Yapar? Sessizliğin ve Bilgeliğin Hikâyesi

Selam dostlar,

Geçen hafta köydeki bir akşam yürüyüşüm sırasında, tam ezan okunurken bir tilkiyle göz göze geldim. Ne kaçtı ne de saldırdı. Sanki ezanın sesiyle birlikte zaman durmuş, doğa kendi içine dönmüştü. O an aklıma şu eski halk sorusu geldi: “Tilki ezan okunurken ne yapar?”

Bu soru yıllardır Anadolu’nun köy kahvelerinde, göl kenarlarında, çocuk masallarında konuşulur. Ama belki de hiç kimse tam olarak sormamıştır: “Neden?”

İşte size o geceden esinlenerek yazılmış, hem doğayı hem insanı anlatan bir hikâye.

1. Sessiz Dağların Eteklerinde

Anadolu’nun unutulmuş bir köyünde, dağların ardında bir orman uzanıyordu.

Köyde insanlar güneşin batışına göre yaşar, ezan sesiyle birlikte günü kapatırlardı.

İşte o köyde yaşayan Ali, genç ama yaşından büyük düşünen bir çoban, geceleri gökyüzünü izlemeyi severdi.

Bir de Zehra vardı; köyün tek öğretmeni. Çocuklara sadece harfleri değil, “dinlemek” denen o eski erdemi de öğretirdi.

Bir akşam, güneş kızıl bir battaniye gibi dağların ardına serilirken, köy camiinden akşam ezanı yükseldi. O anda Ali, sürüsünü ormanın kenarına getirmişti. Sessizlik çöktü.

Ve o sessizliğin içinde bir hışırtı duydu.

Bir tilki, gözleri amber gibi parlayan, taşların arasından çıktı.

Ne avlanıyordu ne de kaçıyordu. Başını hafifçe gökyüzüne kaldırmış, sanki sesi dinliyordu.

2. Halkın Sözü: “Tilki ezan okunurken düşünürmüş.”

Ertesi sabah Ali, köy kahvesinde olanları anlattı.

Yaşlılar gülümsedi: “Evlat,” dedi biri, “bizim büyükler derdi ki, tilki ezan okunurken düşünürmüş. Çünkü doğa o anda nefesini tutar.”

Bir diğeri ekledi: “Belki de vicdanı dinler.”

Bu sözler üzerine Zehra, çocuklarla birlikte bir proje başlattı: ‘Köy Masalları ve Gerçekler Defteri’.

Her çocuk, duyduğu bir halk inanışını araştıracak, kökenini bulacaktı.

Ali de bu deftere “Tilki ezan okunurken ne yapar?” başlığını yazdı.

3. Bilimin Gözüyle: Sessizlikteki Akustik

Ali’nin araştırması onu köyün dışına, üniversitenin kütüphanesine kadar götürdü.

Orada, hayvan davranışları üzerine yapılan bir araştırmaya denk geldi.

Bilim insanları, ezan ya da çan gibi düzenli seslere maruz kalan vahşi hayvanların bir süre sessizleştiğini gözlemlemişti.

Buna “çevresel akustik duraksama” deniyordu.

Yani tilki gerçekten de ezan okunurken dururmuş; çünkü çevredeki tüm ses dalgaları değişir, doğa bir süreliğine dengeye gelir.

Ali köye döndüğünde Zehra’ya bu bilgiyi anlattı.

Zehra gülümsedi: “Demek ki halkın sözü boşuna değilmiş. Bilimle inanç, doğanın tam ortasında buluşmuş.”

4. Stratejik Akıl ve Empatik Kalp

Ali o günden sonra tilkinin davranışlarını gözlemlemeye başladı.

Her ezan vaktinde ormanın kenarında duruyor, tilkinin hareketlerini not alıyordu.

O, bir stratejist gibi düşünüyordu: “Belki tilki bu anı avını dinlemek için kullanıyor. Belki ezan sesi, ormandaki diğer sesleri susturuyor ve o da fırsat anını bekliyor.”

Zehra ise başka bir yorum getirdi: “Belki de tilki doğanın çağrısını duyuyor. Belki o da bizim gibi bir denge arıyor. İnsan dua ederken, hayvan sessizleşir; çünkü her şey bir bütün.”

Bu iki yaklaşım —Ali’nin çözüm odaklı gözlemleriyle Zehra’nın empatik sezgileri— hikâyeyi daha anlamlı kıldı.

Farklı düşünme biçimleri birbirini tamamladı.

5. Ezan ve Doğa: Tarihsel Bir Sessizlik

Ezan, İslam medeniyetinde sadece ibadet çağrısı değil, zamanın sesidir.

Osmanlı döneminde ezanla birlikte ticaret durur, atölyeler kapanır, çocuklar derslerine ara verirdi.

Köylerde ise hayvanlar bile bu ritme uyum sağlardı.

Belki de yüzyıllardır süren bu alışkanlık, doğanın hafızasına kazınmıştır.

Tilkiler, kuşlar, hatta köpekler bile ezan sesini duyunca kısa bir duraksama yaşar — tıpkı insanların kalbinde hissettiği o “dönüm anı” gibi.

6. Köyün Gecesi: Tilkinin Cevabı

Bir gece Ali yine ormanın kenarına gitti.

Ezan okunurken tilkiyi bekledi.

Bu kez yanında Zehra da vardı.

Ezanın ilk sesi dağlardan yankılandığında tilki yeniden ortaya çıktı.

Kısa bir an başını kaldırdı, sonra dönüp Ali’ye baktı.

O an hiçbir şey söylemeden, yavaşça uzaklaştı.

Zehra fısıldadı:

“Belki de soru yanlış. Tilki ezan okunurken bir şey yapmaz. Çünkü o an, ‘yapma’nın değil, ‘olma’nın vaktidir.”

Ali sessizce başını salladı.

İnsan da bazen doğa gibi susmalıydı; düşünmek için değil, hissetmek için.

7. Halkın Bilgeliği ve Modern İnsan

Bu hikâyeyi köyün forum sayfasına taşıdıklarında, tartışma büyüdü.

Kimisi, “Tilki içgüdüsel davranıyor,” dedi.

Kimisi, “O da yaratılışın bir parçası, doğanın duasına katılıyor,” diye yazdı.

Ama herkes aynı fikirdeydi: Bu basit soru, insanın doğayla bağını hatırlatmıştı.

Benim araştırmalarımda da benzer örnekler buldum.

Japonya’da geyiklerin tapınak çanları çaldığında sessizleştiği, Afrika’da filler sabah ezanına benzer seslerde toplandığı gözlenmiş.

Yani bu sadece kültürel değil, evrensel bir ritim.

8. Forumun Sorusuna Dönelim: Tilki Gerçekte Ne Yapıyor?

Bu hikâyeden sonra hâlâ “Tilki ezan okunurken ne yapar?” diye soranlara şunu söylemek istiyorum:

Belki hiçbir şey yapmıyor.

Ama belki de tam o anda, doğa bir anlığına insanla aynı nefeste buluşuyor.

Belki tilki susuyor ki, biz düşünebilelim.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Doğa da bizim gibi bir “ritüel bilincine” sahip olabilir mi?

Ezan sadece insanlara değil, tüm canlılara bir denge çağrısı olabilir mi?

9. Sonuç: Sessizlikteki Dua

Köyde hâlâ aynı tilkiyi görenler var.

Her akşam ezanında ormanın kenarında belirir, bir süre durur, sonra kaybolur.

Kimine göre alışkanlık, kimine göre bilinç.

Ama o anda köyde herkes bilir ki, doğa sessizce dua ediyordur.

Ezan okunurken tilki ne yapar biliyor musunuz?

Belki bizim unuttuğumuz şeyi hatırlar: Durmayı.

Çünkü bazen en derin cevap, sessizliğin içinde gizlidir.

Kaynaklar:

- Anadolu Halk İnançları Derlemesi, Kültür Bakanlığı Yayınları (2023)

- “Animal Acoustic Response to Religious Sound Patterns”, Cambridge Journal of Ethology (2022)

- Kişisel saha gözlemleri, Sivas-Kangal ve Konya-Beyşehir köyleri (2021–2024)
 
Üst